Wednesday, March 18, 2009

AKP İSLAMCI MI ? YOKSA ABD'Cİ Mİ?

AKP bu güne kadar gelmiş geçmiş tüm iktidarlar gibi ABD ve onun yurt dışı operasyonlar kuruluşu CIA'in siyaset ve organizasyonları sayesinde iktidara gelmiş olup onun denetim ve gözetimi altındadır.Bilindiği gibi ABD , Soğuk Savaş yıllarında S.S.C.B.ne karşı geliştirdiği bir "Yeşil Kuşak projesi" kapsamında Rusya'nın güneyini İslami yönetimlerle kuşatarak kontrol altına almaya çalışmıştır. Bu bakımdan Gerek Humeyni ve gerekse Osama Bin Ladin gibi liderler tamamen ABD ve CIA projesi olarak beslenmiş,desteklenmiş ancak daha sonra kontrol dışına çıkarak ABD'nin başına bela kesilmişlerdir.Ancak Bundan sonradır ki Ortadoğu'yu kendi emelleri doğrultusunda şekillendirirken (Büyük Ortadoğu Projesi) bu defa 'Ilımlı İslam' deyimiyle , ABD'yi destekleyecek ya da en azından karşı çıkmayacak bir model oluşturmaya çalışmışlardır.Geçmişi yakından incelediğimizde Atatürk'ten sonra gelen liderlerin hemen tamamının siyasal nedenlerden dolayı dini politikaya alet ettiklerini ve gittikçe artan belirli bir ivme içerisinde dini temalarla siyasi manipülasyonlar yaptıklarını görürüz.Bunda en büyük etken,Cumhuriyet'in temelini oluşturan halk kütlesinin tamamına yakınının İslam kökenli eğitimsiz bir toplum olmasıdır.Bu nedenle islamın manipüle edilmesi her zaman en kolay yol olmuştur.Hal böyle olunca ABD'de Türkiye operasyonlarında her zaman aynı temayı kullanmıştır. Peki AKP'nin Siyasal İslama kayması söz konusu olabilirmi? Pek tabiidir ki kökenleri ve ekolü itibariyle AKP Siyasal islama en yakın partilerden biridir. Hem islami argümanların siyasette yıldan yıla artış göstermesi ve hemde bu artışa eğitim sistemindeki manipülasyonların da aşırı dozda eklenmesi bu ihtimali gözden ırak tutmamızı engellemektedir.Kaldı ki American Enterprise Institute adlı bir ABD kuruluşunun raporundan Sn.Yiğit Bulut tarafından (1) aktarılan şu bölümler bu ihtimalin ABD tarafında da nazarı itibare alındığını göstermektedir.Peki Ne diyor rapor da :
"Türkiye’de seçimler 1973 yılından hatta 1950’li yıllardan itibaren yapılıyor. Fakat özellikle bu yıl gerçekleşecek olan seçimler Türkler için ayrı bir önem taşıyor. Şayet Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (AKP) cumhurbaşkanı seçilir ve partisi iktidara gelirse, resmi daireler başta olmak üzere Türk halkı İslami güçlerin kontrolü altına girecek.
AKP'nin kökleri Refah'a dayanıyor
Acaba neden ABD yada Avrupa’daki resmi kuruluşlar AKP önderliğindeki Türkiye’nin geleceği ile ilgili endişe içerisindeler? Esasında bu soruya cevap vermeden önce bu partinin bu aşamalara nasıl gelindiğinin bilinmesi önem arz ediyor. İlk önce Başbakan Erdoğan’ın çok eskiden yapmış olduğu bir açıklamaya kulak verelim. 21 Kasım 1994’te Erdoğan “Herşeye kadir olan Allahım, ben şeriatın kölesiyim” demişti. Bu açıklama Başbakanın kişiliğini açıkça ortaya koyuyor.
AKP'nin kökleri Necmettin Erbakan’ın partisi olan Refah Partisi’ne dayanır. (Welfare Party) İslami parti Refah Partisi 1993 yılında kuruldu. 28 Haziran 1996 yılında Necmettin Erbakan Başbakan seçildi. Çünkü 550 milletvekili koltuğunun 158’i onun partisinin milletvekilleri tarafından temsil ediliyordu. Onun döneminde dikkat çeken olaylar arasında özellikle Libya ve İran’daki yoksul gruplara yapılan tıbbi yardımlar ve dini okullara verilen destek göze çarpıyordu. Din odaklı hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulmuş Refah ve Fazilet Partileri'ne şimdi aynı amaca önderlik eden bir diğer parti katılmış oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi. Yani AKP.

İslami güçler arkasında
3 Kasım 2002'de AKP açık fark ara ile liderliği ele geçirdi. Yüzde 34,3’lük oranla seçimleri kazanan parti Erdoğan başkanlığında iktidara geçti. Türkiye’nin en eski partilerinden biri olan CHP bile ancak yüzde 19,4’lük bir oy alabildi. AKP kazandığı bu seçimlerle uzun süren bir balayına girmiş oldu. Türkiye’de paranın dolar karşısındaki değeri düşerek 1.7 milyon Türk lirası oldu. Erdoğan bu değeri istikrarlı bir platforma oturtmaya çalıştı. İslami yatırımların AKP döneminde gözle görülür bir biçimde yükselişe geçtiğini görüyoruz. 7 Kasım 2005’te Dış Ticaret Bakanı Kürşad Tüzmen, Sheikh Khalifa bin Zayid al-Nuhayyah başkanlığındaki United Arab Emirates ile Türk şirketleri arasında 100 milyar dolarlık yatırımı kamuoyuna bildirdi.
Ankara’daki Saudi Büyükelçiliği’nden yapılan bir başka açıklama ise yapılan bu yatırımların sayılarının ileriki tarihlerde artacağı yönünde oldu. Yatırımlar düzenli olarak gelirken büyük bir problemi de beraberinde getiriyordu. Bu problemin adı “Yeşil Sermaye” diğer bir adıyla İslami Yatırım’dı. Geniş bir kesimi içeren ve resmi olmayan bu yatırımlar politikacılar, gazeteciler tarafından sürekli olarak dile getirilerek gündemin en dikkat çekici konuları arasındaki yerini aldı. Yeşil sermaye ile yıllık iç tüketim 13 milyar doları buldu. Bu rakam ile Türkiye Estonya, Bosna, Bahreyn, Ürdün ve Azerbaycan gibi ülkeleri geride bıraktı. Ölçüsüz alınan borçlarla yeşil sermaye akımı durmaksızın gerçekleşmeye devam etti. Bu durum 2005’in ilk çeyreğinde 13.7 milyar dolar olan cari işlemler açığının 2004 yılına oranla yüzde 38,3 oranında artış göstermesine neden oldu.
Kurulan senaryoların gerçekleşmesi durumunda acaba Washington ne yapacak? Hiç şüphesiz ABD resmi kuruluşları da sabırla gelişmeleri beklemeye başlayacak. AKP’nin yeniden iktidara gelmesi ya da Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Türkiye’nin demokratik ve laik düzeninde değişme olmadığı ya da tehlikeli değişimlerin kendini göstermeye başladığını görmediği sürece Washington’dan konuya ilişkin sert bir tepki gelmeyecek."
Türkiye’de 2006 yılında cari açık (yüzde 50’yi aşan bir oranla) 34.8 milyar doları buldu. Bu rakamsal büyüklüklerin nedeni sadece yeşil sermaye olmadı tabii. 2001 yılında gerçekleşen krizin etkileri de kendini güçlü bir şekilde hissettirmeye devam etti. AKP yönetici güçlerinden Abdullah Gül 1983-1991 yılları arasında Saudi Arabistan’daki İslami Gelişim Bankası’yla çalıştı. Yani AKP seçimlerin çok öncesinde İslami güçleri arkasına almıştı.
Eğitim değişiyorEğitim Türkiye’de çok hassas bir konu. Normalde geleneksel olarak Türk öğrencilerinin eğitimi konusunda 3 seçenek söz konusu. Din eğitimi amaçlı İmam Hatip okulları, ticaret gibi belli konularda öğrenciyi geliştiren meslek okulları ya da dinle ilgisi olamayan diğer bir değişle lâik okullar. Fakat Erdoğan bu sistemi değiştirmek niyetindeydi. Onun esas isteği, İmam Hatip dengi İslami içerikli okulların düz liselerle eş düşünülmesi ve buradan mezun olanların üniversiteye girişlerinde de yine aynı eşit muamelenin uygulanmasının sağlanması. Tehlike arz etmeye başlayan bir başka konu da AKP döneminde sayıları gittikçe artan kuran okulları oldu. Kuran okullarının sayısı şu an 60 bini buluyor. Bu rakam 1995 yılındaki kuran okulları sayısından 10 kat daha büyük. İşin ciddiyetinin anlaşılması açısından bu rakamsal oranlamanın önemi büyük.

No comments:

Post a Comment