KANSER VE ŞEKERLE İLİŞKİSİ
!!!!!
Bu bilgiyi bazı arkadaşlarımdan gelen mail ile
yeni öğrendim, ve o zaman Karatay Diyeti ile ilgili Şeker Yasağı konusunda
öğrendiğim bilgilerle birleştirince daha bir anlam kazandı! Bu nedenle Sn. Prof.
Dr. Ahmet AYDIN‘ ve maili gönderen tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor, Tüm
dost,arkadaş ve yakınlarımın dikkatle okumalarını tavsiye ediyorum.
Her doktor öğrenciliği sırasında Otto
Warburg'un buluşunu öğrenir. 1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel
biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin
ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki,Otto Warburg'a
Nobel Ödülü kazandırmıştır.
Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi
vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun
oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer
değiştirmesidir.
Warburg'un buluşu bize başka neleri
anlatmaktadır?
Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok
farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç
duyar;
kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik
oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir
yöntemdir.
Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de,
kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.
Kanserin metabolizması normal hücre
metabolizmasından 8 kat daha büyüktür.
Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek
ortaya şu tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen
kapasitesinin üstünde çalışır.
Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve
vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir.
Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye
başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini
sağlayamazsa...
Proteinlerden şeker. Bu ziyan sendromuna
kaşeksia (cachexia) denir. Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru
duydunuz,
karbonhidratlardan veya yağlardan değil de,
proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde
etmesidir.
Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser
hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker.
Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini
öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size?
Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet
uygulamak?
Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin
terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar).
Çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser
arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından
zengin gıdalara izin verilmez.
Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez.
Çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden
söylemez? Kim bilir?
Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin
siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir.
Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama
geri kalan parçaları tamamlayamamıştır.
Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey
öğrenmemiştir.
Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi
kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia
etmekteydi!!!!
Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar
ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar.
Bunlardan biri 'Laetrile'dir.
Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında
glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir
diğeridir.
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi
alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır.
Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde
bir kaplama vardır.
İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı
karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar.
Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest
bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.
Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin
terapileri de vardır.
Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları
yemekten kaçınır.
Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri
sever.
Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve
vitaminleri yok etmektedir.
Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan
çıkarmayın.
Kanserinizi sevmiyorsanız, onu
beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm
değil
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı
düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz.
Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları
olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA),
sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır.
Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere
yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu.
Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar
da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında
(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin
üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory. Son
iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi
başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır.
1
970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları
önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat
tüketmişlerdir.
Türkiye'deki durum da artık çok farklı
değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un
kullanılmaktadır.
Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını
göz önüne açıkça sermektedir.
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte
ikisi önlenebilir;
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini
yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı
içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş
gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya,
pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın.
Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani
yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve
boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla
beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve
yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının.
Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse manda sütü kullanın.
Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir)
tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru
soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu
tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!!
).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak
durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için
dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Asla alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama,
buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi)
besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı
bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki
tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle
kullanmayın.
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı
Başkanı
Bu belgeyi adresini bildiğiniz herkese
gönderin, belki bir hayat kurtarırsınız.
İnsanoğlunun en kötü 3 icadını asla
unutmayın
1. Eroin
2. Atom bombası
3. Şeker
Av.Muharrem ÖZTÜRK
No comments:
Post a Comment